Blogger Tips and TricksLatest Tips For BloggersBlogger Tricks

15 Mart 2019 Cuma

Yol


Yolun sonu belli mi sahi bu seher vakti
Önümden bir nehir gibi akan sis
Nefessiz bırakıyor neşemin ortasında
Güneşli bir günün acısıydı bu,
Baharı güze çeviren.
Seninle geçtiğimiz bütün şehirler
Dönmüş sırtını bizlere
Yanımızdan geçen atlı arabalar
Sığınmış bir fırtınanın içine
Gece, gündüzü örtmüş dinmeyen sancılarıyla
Umudun peşini bırakmayan parmaklarım
Bir bir dökülüyor ellerimden

O an
Kimsenin duymadığı ve senden gelen
Kanıma acıyla karışan
Çaresizlik.
Şimdi size nasıl anlatsam bu çığlığı
Kimsenin duymadığı ve yine senden gelen
Safi tükenişin melodisi.
Siz hiç duydunuz mu bu sessizliği?
Sormanın o çaresiz gereksizliğini.

Kafamın içindeki labirentten çıkamıyorum
Yardım ellerini reddediyor kalbim
Mutluluğun o tarif edilmez huzurunu
İçimdeki o tarifsiz neşeyi
Kırılıp dökülmez duyguları
Bir anda yıkan o depremin hasarlarını
Nasıl düzeltmeli şimdi

Oysa senin sonsuz kıymetini bilirim
Bana gülmenin binbir yolunu öğrettin
Şimdi seni alıp çıkarsam hayatımdan
Nasıl yaşanır bilemem inan ki
Sahi
Ellerin tenime değdiğinden beri
Bilmem ben başka bir çözüm bu acılara
Yolun sonu neresiyse sevgilim
Bu yoğun sisi aşalım ellerimizle
Akıp gitsin kanımızdan bu zehir
Zamanla
Bizim tek çıkış yolumuz olan.


12 Ocak 2019 Cumartesi

Sakince

Kurulu düzensizlikler içinde
kısıtlı cümlelerle geçinip gitmek
kendini yormadan
ya da başka insanları.
çok uyku, az muhabbet.

sakince yaşamak şimdilerde tek uğraşım
dalgaların çarptığı günlerde
hareketsiz kalışlarım,
kudreti bir kum tanesi olanı
gözümde büyütüp kasırgalaştırışım
ki tüm bunları geçin şimdi.
benim küçük mutsuz günlerimi
sarıp sarmaladığın
ve kocaman iyimserlik süzgecinden geçirip
kalan safi mutluluğu gözlerine sıkıştırdığın o anlar
düzene
anlık yargısızlığa
aşka
barışa
sana giden kısacık engebesiz bir yol oluveriyor.

kimse
istediği hayatı yaşamıyor
mutsuzluğu arıyorum içimde bir yerde
suya aşa nasıl ihtiyaç duyuyorsam
acıya da anlamsızca tutsağım.
kimsenin anlayamadığı
ya da kimseye anlatmadığım
suyun akışında boğulduğum
senin bakışında durulduğum
o kısa mutsuzluklarım
yaşadığım aşklar
mutsuzluklar
haksızlıklar
şu adil olmayan küçücük kötü dünya.
safi unutmak istediklerim
duyduğuma bin pişman olduğum gerçekler
derinlerde bir yerde bir yuva kuruyorlar kendilerine
tutsağım onlara
 tutssak olmak istemekle beraber.
doğrulamadığım günlerde senin, onun, bunun acısına tutunup
dinlenmekteyim en dipte.
yaşamak, sade mutlu olma isteği değildir ki değil mi?
bir tek ben mi delirdim yoksa?
siz
hiç delirmediniz mi kısacık bir an?
bilmiyorum.
ne yazıyordum bunun başında?
bilmiyorum.
bilmek de istemem
zaten genelde de bilmem.


öyle anlar oluyor ki
kimsenin bilmediği bir dili konuşup
bir papağanla dertleşmek isteği geliyor
bağıra çağıra
kimseye söyleyemedikleri
hak etmedikleri
hatalarımı ve sendelediğimde
ayağımın acıdığını


sakince düşünmek
sakince yaşamak
sakince nefes almak
sakince diğer nefesi almak
ve süregelen diğer bütün sakince eylemler.
benim bu şiirdeki tek derdim,
tek eksiğim.