Blogger Tips and TricksLatest Tips For BloggersBlogger Tricks

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Çoktan

Biz seninle çoktan tanıştık.
Aynı vapura bindik farklı zamanlarda
Belki aynı taraftan izledik boğazı.
Aynı hayali kurduk farklı insanlarla
Belki aynı hayali yıktık ellerimizle


Biz seninle çoktan tanıştık.
Gökyüzüne aynı anlarda baktık.
Aynı anlarda bunaldık sıcaktan
Belki de aynı anlarda içtik çayımızı.


Biz seninle çoktan tanıştık.
Aynı adama sorduk adresi bir akşam saati
Kadıköy iskelesindeki gölgelere sığındık sonra
Aynı şarkıyı dinledik farklı duygularla
Belki de aynı yeri mırıldandık bilmediğimizden.


Biz seninle çoktan tanıştık.
Bin bir emeklerle sevdik farklı insanları
Belki de aynı cümleleri kurduk onlara hak etmedikleri
Aynı şekilde pişman olduk bunlardan
Belki de aynı acılarda boğulduk durmaksızın


Biz seninle çoktan tanıştık.
Biz hiç olmayacak şeylere çoktan cesaretlendik
Biz uzaktık, imkansız değil ama zor.
Sarılmak zor, en önemlisi.

Ve bir haziran günü.
Tepede güneşin en afili hali
Aramızda yedi tepeli şehrin bulanık suları
Gülünç değil sevecen bir durum içindeydik halbuki
Kolaydı sarılmak, biz zoru seçtik.
Zorken sevmek yeniden,
Acımı emdi bu şehir pis sularına
Yeniden doğdum senden gelen baharla
O haziran günü tanıştık biz.
O haziran sevdirdi günü güneşi
İşte o haziran günü sevdirdi bana seni.

15 Ağustos 2014 Cuma

Yarına.


Hiç sigara içmemiş bir kadın düşün.
Dudakları yalnızca soğuktan çatlayan.
Hiç içki içmemiş bir kadın düşün
Yüreği içmeye her meyil ettiğinde
Kaleme kağıda sarılan.
Bir an bile mutluluktan ağlamamış bir kadın düşün.
Gözyaşlarını hep bir başına durduran.
Bir kadın düşün,
Hiç sevilmemiş
Hiç öpülmemiş alnından.
Sustuklarını düşün konuşacağı yerde.
Ve susunca her yeni gün bir o kadar yaşlanan.


Bir şiirin kadını olmak mı güzel sizce,
Yoksa bir kadının şiiri mi?
Sizce bir kadın,
Şiirlere özne olamayınca mı üzülmeli,
Yoksa şiirini kaybedince mi?


Hissizliğimin farkındalığı sırtımda,
Benimle.
Her adımımda bir şeyin daha farkındayım sanki
Bir hata daha çıkıyor geçmişimden.
Bir gözden kaçırış
Bir vazgeçiş daha kalıyor boğazımda.
Mutluluğa aç olmamdan dolayı
Bir kez daha vazgeçiyorum gülümsemekten.
Oysa ki elim ayağım tutuyor bugüne bugün
Oysa aç da kalmıyorum.
Öyle savaşa meydan verecek yer de değil çevrem.
Bu güzel şeylerin yanında
Dağınık olan şiirlerim kadar dağınığım ben
Yaşarken mutlu kalamıyorum.
Düşündüğün kadın sensin belki.
Ya da senin kadının.
Düşündüğün kadın benim bir ihtimal.
Belki böyle olan az kadınlardan.
Belki böyle hissiz kalan.
Eksik kalan.
Aynı zamanda bu kadar acıyı tadan.
Oturduğum yer soğuk.
Yanımda sigaram yok.
Yanımda kağıt var, kalem var.
Elimde bir kaç kelam kaldı size dair.
İçki yok evimde.
Sevmem, dürüstlüğü de size kalsın.
Mutluluktan ağladığım günler olacak.
Onlar da varsın yarına kalsın.

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Siyahım çoğunluk.

  Pes etmek bile manasız kalıyor. Neye pes ediyorsun? Kaybettiğin halde bu kadar zorlamışsın, direnmişsin. Neyi kanıtlamak istiyorsun? ''Hangisini seçersen seç sonuç hep aynı, acı.'' dediğinde anlamalıydım büyük usta. Büyükleri dinlemeliyim dedim kendime. Şimdilerde dinlemeliydim diyorum. Size hep  ne yapmanız gerektiğini bir şekilde söylemiş olabilirim, affınıza sığınıyorum; her şekilde mutsuzluğun daim sıkıntısının sizi bulacağını söylemediğim için. Olmuyor. Mutluluğun kalıcı olması için insanların kararlarının kalıcı olması gerek. Ki bizler ne zaman bir şeye cesaret edip başlasak ya kendi korkumuzdan pes ediyoruz, ya da o umut bağladığımız o ütopya bize kapılarını açmıyor. Yani, olmuyor. Ben 17 yıllık hayatımda son yılı oldukça dolu geçirdim, çoğunca olumsuz şeyler oldu, acı hep bir yerlerde diri kaldı, acıya meze olan bir yalnızlık vardı sürekli. Bir bütün yalnızlık boydan boya. İçimdeki kelebeklerin kuzguna dönüşü uzun sürmedi. İçimdeki bu yalnızlığın sebebi sırf bir iki gülümsemesiyle beni alt edebilecek bir adamın yaptıkları değildi üstelik, bu yapılanlara saçma bir şekilde sessiz kaldım evet. Sessiz kalmak çoğunca iyi gibi görünen ama ancak insanın bir gün içini açtığı insanın görebileceği bir kaosa tanık olmak. Sessizlik aslında kocaman bir kalabalık. Kalabalığım ben uzun zamandır. Tanımadığım, tanıyamadığım bir sürü insan taşıyorum. Güvenmek kavramına dahi yakışmayan bir insanı kalabalığımın baş tacı yaptıklarım var. Bunları taşıyacağım bir geleceğim var daha. Güvenilecek iyi adamları hiçe sayacaklarım var. Aslında geride ondan kalan hiç bir şey yok Olmadı da hiç. Sadece onun hataları gizli bakışlarımda, dalışlarımda. Bir türlü bitmek bilmeyen kararsızlığım var. Sayısız cümleler söylemiştim bunun öncesi, her biri ''sen gelirsen....'' le başladı. Şimdi ise önceleri gururla taşıdığım bu histen utanç duyuyorum. Senin bittiğin günü ise kıvançla taşıyorum. Böyle olmasını hiç birimiz ummadık, planlamadık. Söyleyemediğin gerçekleri yine taşıyorum. Kendime söyleyemediğim yalanlarla beraber. Kalabalığıma kattım, mavimle siyahım bir arada. Siyahım çoğunluk. Bunu söylediğimi sanıyorum sizlere. Söylediğim bir çok şey gibi;
Esen kalın, üşütmeyin.