Blogger Tips and TricksLatest Tips For BloggersBlogger Tricks

1 Eylül 2017 Cuma

öyle güzel bi' yaz.


en sevdiğim mutsuzluk halleri
kirli bi paspasta uyuyakalmış güz güneşi
özlemden ikiye bölünen deniz
savurur dalgalarını ona doğru
yine de kalır olduğu yerde
tam da ayrıldığı yerde
denizinde küçük bi koya sığınmış bekletirim hayalini
bunca kuvveti oradan alır da
bunu akıl almaz
sevda gibi


bahsettiğim şeyin bi mutsuzluğun aksi,
bi umut olduğunun kanıtını göremez hiç bir gönül gözü
bizi biz yapan gözümüzde gördüğümüz yeni galaksiler
bense bu galaksilerin içinde kendime yeni evler inşa ediyorum
senden
ve yine seni koydum bütün pencerelere
öylece izliyorum her soluklandığımda
kimseyi almam haneme
göremezler gül cemalini böylece
seni öylesine sakındığımdan da değil üstelik
ölesiye paylaşımsızım bu hususta


mutsuzlukla başlar her nefesimin ardı
lakin bu öyle basit bi mutsuzluk değil
günden güne işlenen işlenirken tebessüme,
göz yaşına ve  yaz akşamı şiirine dönüşen.
salt silüetine sığınır bedenim ve düşüncelerim


koca koca galaksilerin içinde
muhtaç olduğum
tek bir mutsuzluk benimkisi
seni özlerken hissettiğim.

8 Temmuz 2017 Cumartesi

yıldızlar


çok sevda görüp, böyle yaşanmaz diyenler
safi karanlıkta ışığı,
kül olmuş kalplerin közünde görecekler
bir plağı sonsuza kadar dinlemek için bile
alarmı hep aynı vakte kuracak,
yine de bekleyecekler.


 yıldızlı bütün gecelerin reçetesini tuttum göynümde
çünkü yıldızlı bütün geceler
sana ulaşmanın daha mümkün olduğu geceler
hiç bilmediğim ve özlediğim ahvalimdeki her halin
salt yalnızlığımı bölmüş, hayatım gibi
şimdi  bu denli bir sevdayı nasıl anlatayım sana bile
ellerimi çamura bulasam güzel gören o gözleri
her sesine bir şiir yakışan
her anın içine kendinden, bizden koyan o elleri
şimdi bu denli bir sevdayı
hangi doğumdan hangi ölüme sığdırayım


bir vakit söyle bana akmasın yaşlarım
göynüme düştüğünde nadasta idi
salt sağanak şimdilerde bütün topraklarım
bir vakit söyle bana akmasın yaşlarım
en bereketli dönemini yaşıyor seninle
şimdiye yazılmış hiç bir şiir
kağıda akıtmamıştır kanını böylesine
bir vakit söyle seni özlemediğim
şimdiye yaşamış hiç bir adam
görmedi denizini gözlerimin derininde
şimdiye yaşamış hiç bir adam
hiç bu kadar mutlu etmedi beni doğduğuna


herkes hayatında bir defa da olsa bulanık görür ahvalini
bense günlerimi sesinle bitiriyorum
bir an olsun uyanmayayım diye bulanık ahvalimden.


https://www.youtube.com/watch?v=RkyS8tFpA30

18 Haziran 2017 Pazar

Pervane


Her şeyi kazımak istiyorum beynime
Denizinin derinliğini
Sarhoşluğunun bi şairi kıskandıracak güzelliğini
Bir de çenemde çizdiğin o naif resmini
Oysa seni bi çiçek gibi sevecektim
Koparmaya kıyamadığım
Şimdilerde sevdadan bir papatya dilerdim
Gömleğimin cebinde benimle yürümesi için
Korkularımın hepsini yenmek ve ilerlemek için
Ellerindeki sıcaklığı göynümde taşımak 
Seni her hücrenle şuramda tutmak için.
Hiç bir şeyin kolay olmadığı şu sefil zamanda
Ben senden ayrı düşmüşüm işte bi papatya gibi
Size mutluluğu hatırlatır belki
Papatya umut olsun size lakin
Benden gayrı kimseye hatırlatamaz özlemeyi.


Suların durulduğu anda başlıyoruz yanmaya
İnsanların uyuduğu saatte uyanıyoruz. 
Beraberken korkarak bakıyoruz vakte.
Şimdi buna öylesine mutluyum diyemem
Şimdi buna öylesine sarhoşum diyemem
Çünkü her anını yeniden yaşıyorum bir papatya gibi.
Hafif esen rüzgarlar
Bedenlerimizi ürpertiyor aynı vakitlerde
Gözlerimiz
Aynı duygunun habercisi bu saatlerde
Sen
Bir sevdayı tasvir ediyosun bana baktığın her saniyede
Ben 
Öylesine demiyorum bi papatya dilerdim diye
İçimizde çoğalmak için 
ve sevda adına
Bir sürü papatya diktim dün gece
Artık uyanmak için çok sebebim var.
Durmadan uyanasım var
Yeni günlere.

23 Mayıs 2017 Salı

5

Ç
Tanrım!
Ne tuhaf vakitler.
Var olduğumu hissettiğim sabahın beşi
Siyah ve beyazın naif kirliliği
Garip bi heyecan,
Sarhoş bir kadına dönüşüm,
Sabah çalacak alarmı şimdiden ertelemem boyuna
İnsanın bu saatlerde ölesi geliyor.

Aklımda garip bi dize
"Bi şiirin kadını mı, yoksa bi kadının şiiri olmak mı?"
Öncelerden gelen
Ağzımdan çıkmış
Sahi, bi şiirin kadını olmak
Şimdilerde kulağa öylesine gülünç geliyor ki
Hele ki bu saatlerde.

Yitirdim.
Seni mi?
Hayır.
Kimseyi yitirmişliğim yoktur benim.
Bir bardak suyu kana kana içtiğim günden beri
Uykularımı boydan boya böldüğümden
Öteki günün umursamazlığına kapıldığımdan beri.
Hele şimdi,
Uyanık kaldıkça bir harbi kazanıyorum sanki.

Kendimi yitirdim.
Ne zaman mı?
Oldu epey yitireli
Hiç sardunyam olmadı
Diktiğim bütün tohumlar toprakta kaldı
Yitik doğmadığımı kanıtlar gibi
Gözlerim yıpranan ellerime değil gökyüzüne bakakaldı.
Hele şimdi,
Gece ile seher vakti arası.

Sadece kendimi yitirdim.
Ben miyim aynadaki?
Sorarsanız ağlarım.
Bağışıklığımı kıran sevgisizlik ta buramda toplanmış.
Kimse anlamaz gülen gözdeki kederi
Bu saatlerde kimse bakmadığından
Hele ki bu saatlerde.

9 Mayıs 2017 Salı

Uçuş.

Deniz martıya göz kırptı
Kuzgun izledi bir ağacın en ince dalından
Sade bir yalnızlık istememişti
Uçamadığından da değildi durgunluğu
O en ince dalın taşıdığı cüssesinin yorgunluğu
Kimselerin bilemediği ama herkesin hissettiği
Bir koca gökyüzünün her yerini uçmak istedi işte
Ama durmak değil
Duramazdı öylece
Rotasını çizmek istemediği hırçın bir yolculuk
Öylesine değil bir devrim gibi
Aniden ölmek
Ölümünün devrime yelken açmasını istedi işte
Martılara küstü lüzumsuz
Uçup geçmedi yanından
Denize de küstü
Maviyi onun gökyüzünden aldığı denize
Kağıttan gemilerin barındığı sulaklara razıydı şimdi
Sade bir yalnızlık isteğiydi onunkisi
Umudu dürtmeye yorgun bedeni
Şimdi o sulaklarda ölmeye meyilli
Ki gökyüzü bir kuzgun eksildiğinde de maviydi
Sevda her gökyüzünde barınacak kadar tanımsız
Lakin bir kuzgun gökyüzünün derin maviliğinde boğulabilirdi
Lakin bir kuzgun gökyüzüne küstüğünde ölüverirdi.
İstediği sade yalnızlıkta gözleri inadına gördü mutlu olanları
Yalnız bir adamın balkonuna konsa bile kocaman bir kalabalıkta hissedecekti
Kuzgun için dünya karardı o farkındalıkta
Artık her şeye hazırdı
Kanatlarında bir devrim ateşi
Ölmek için bütün gökyüzünü ayaklarına serdi dünya
Yorgun düştü bu yolculukta
Boğaza doğru martıyı gördü
Süzüldü Ortaköy'ün kıyısına
Öğlen saatlerinde bulutla boğuşan güneşin gölgesine sığındı
Kaosun içinde oturduğum banka
Kaçmadı silüetimden
Öylece izledik denizi
Her dalgasını
Kıyıya her vuruşunu
Ahvalime çöken dinginliğinde unuttum bütün kaos hikayelerini
Ardından ardına bakmadan
Uçtu
Uçtu
Uçtu.

4 Nisan 2017 Salı

Dakikalar


Uyku. Gereksiz. Saatleri boydan boya böldüm. Dakikalar yeni günün habercisi. Bir bardak suyu son damlasına kadar içtim. İçim kurumuş. Evet. Bir yerlerde bir eksiklik var, yoksa bir bardak suyu öldürsen içmem böylesine. 02:48. Dakikalar yeni günün habercisi. Susmak geliyor içimden sadece susmak. Kitaplara küseli oldu fazlasıyla. Kısmen bir kaç dize akıyor aklımdan. Unutmaya hevesli miyim? Hayır. İnsan bir şeyi neden unutmak ister? Unutmak hangi aşk şiirinde taht kurmadı ki? Sen bile. Unutmayı neden bu kadar çok istiyorsun? Kabul ediyorum. Ben de istedim, yaktım. Sadece yaktım geride kalan her zerreyi. Asıl mesele unutmak zanneder çoğu. Hadi yaktık diyelim her şeyi. Dinlerken rastladığın bir şarkıyı hemencecik nasıl unutursun? Asıl mesele hatırlamamak. Bu acele neye karşı kime yada? Zaman aleyhimize işliyorken her şeyin ilacı zaman der çoğu kişi. 02:53. Dakikalar bitimin habercisi. Mutlu olmak için bütün çabası insanoğlunun. Kimi geçim derdinde refah için, yani mutluluk. Kimi bir gün daha yaşamak ister kimse onu dert etmesin diye, üzülmesin diye yani mutluluk. Yarına uyanacağımızın belirsiz olduğu şu kirli dünyada herkes mutlu olma umuduyla uyanmak ister. Vakit dar. Çok dar. 02:57. Dakikalar bir korkunun arefesi.

Ama herkesin bir planı var. Sorumlulukları var ve mutlulukları. Sadece bir yanlışı bir daha yapmamak adına uyumayan insanlar var, yabancı hissettiği her kentte umutla çabalayanlar var. Çocuklar var, mutlu, mutsuz.

Kaygılarımız bizi her dakika ayakta tutan şeyken nasıl olur da unutmaya çalışırız çoğu şeyi. Kelebek gibi yaşamak gerek işte. Her an korkuyla ve mutlu olma çabasıyla. Uçarak yaşamak gerek. Sevmek gerek lafın hamı.

Bir kadının en naif kıvrımlarında mutluluğu aramak da var. Ve kadının bundan haberi yokken. Kadın her an sevilmenin vereceği tatlı heyecanı arzularken. Bilemezdi. Sen de öyle. Sen de bilemezdin. Kadın sorularıyla seni darmadağın edecekken dinlemediğinden bu uzlaşma sorunsalı.  03:03. Dakikalar kadının hevesini boğazına diziyor.


03:08. Dakikalar yeni günün, korkunun, mutsuzluğun habercisi.
Durup düşünmeye fırsat buldum. Mutsuzum ama bir o kadar da umutlu. Dakikalar aleyhime işliyorken.
Esen kalın, üşütmeyin.

1 Nisan 2017 Cumartesi

Garip.

Mutlu muyduk
Çocuk parkında ağlayan bir kadın gördüm
Kahkahalarla yürüyen bir kaç adam,
Yanından geçerken sustular.

Sarhoş muydum
Sokak lambası geceyi resmetti
Dibimdeki bank,
Bir seyirlik bi sinema bileti.
Tek kişilik,
Gereğinden fazla gösterilmiş.

Şimdi,
Sözler veriyorum kendime
Böyle olmaz yok olmaz diyorum
Bi cigara yakmak işten şimdi
Uyumak
Ölüme kadar uyumak istiyorum
Savaşmak
Gereği kalmadı
İnsan kendiyle savaşamaz
Öğrendim bunu.


Çabalamak artık bir karıncanınkinden farksız
Bütün masallar gözümde akıyor.
Okuduğum bütün şiirler kafamın içinde
Böyle olmaz yok olmaz diyorum.
Bu dünya bu dürüstlüğü kaldırmıyor.


Yalanlar söylüyorum kendime
Güzü kurtacak bahara erdireyecek yalanlar
Bir an geliyor her şeyi unutuyorum.
Böyle olmaz yok olmaz diyorum işte.
Anlatmak geliyor içimden
Kendimi bi duvarın önünde buluyorum.
Şiirlerimi karaladığım eski kirli bi duvar.
Yaşadığım şu sefil kente ettiğim küfür dolu şiirlerimi.

Böyle olmaz diyorum yok olmaz.
Kim bilir hangi tepenin ardında şu mutluluk
Ulaşılmaz huzur,
Dinmeyen sızı.
Bitmek bilmeyen o garip şarkı.


29 Mart 2017 Çarşamba

Karanfil.

Dümensiz.
Belirsiz bir yolda,
Rayları çatışan rotalar gibi.
Seviyordu böylesini.

Bir gün uyanacağını kimse kanıtlayamazdı.
Öyleyse bu düzen kimin yarınına
Sordu
Boyuna kendine
Aynalara
Eşe
Dosta.

Ensesinden aşağıya doğru süzülen
Yinelenen ihanet.
Sözleri kesiliyor,
Kesintisiz bir kahkaha yükseliyor
Ta içinden.
Güldükçe
Ertesi bahara umutlanıveriyor birden.


İçinde bir karanfil kuruyor.
Oysa hayatından çalıyor
Ama vücudu uyuşturur ya kokusu
Uykuları bölünmüyor.
Geceleri kesilmiyor çığlık çığlığa
Meğerse gölgenin gitmesi
Meğerse sesinin işitilmemesi
Meğerse yinelenen ihanetmiş
Karanfilini kurutan
İçinde bir karanfil kuruyor.
Ertesi bahara umutlanıveriyor birden.

Safi karanlığının ham meyvesi
Haykırdığı o hırıltılı pazartesi
Yüreği bile katılaşmamıştı bunun gibi
Lakin kendine itiraf etmişti aynı günün gecesi

Dümensiz.
Belirsiz bir yolda,
Rayları çatışan rotalar gibi
Hayır.
Kabul etmeyecekti
Sevmeyecekti böylesini.

2 Mart 2017 Perşembe

Ard.


Tabloyu duvara asmaktı gayesi
Lakin izlediğim sadece bir silüetin gözyaşı
Bunu tabağını sofradan kaldırmak gibi
Uyandığında su ısıtmak gibi yapmasıydı,
Hevessiz yaşamasıydı benim izlediğim

Oysa tabloda eskiden birlikte uyandığı
Isıtıcıya fazladan su koymasının sebebi vardı
Metinleri şiir yapan kadın oracıkta duruyordu
Neden?
Yok olan tek şey zaman değil?
İçinden sigara yakmak geliyor,
Bunu iteliyordu.
Neden?
Her şey bi gün eksilmeyecek mi zaten?
Sorularına yanıt aramaktan
Sonraları sormaktan vazgeçmesini izledim.

Arkası hala dönük
Ensesinde izmarit izi,
O izin orada olduğunu unutuşunu izledim.

Uzun uzun baktı.
Yatak odasına gitti.
Elinde bir müzik kutusuyla gelip camdan dışarı fırlattı.
Benim varlığımı unutuşunu izledim.

Kalabalık bir sokağı ikiye bölüşünü
Ardına asla bakmayışını
Ama hep adımlarını bana göre ayarlayışını izledim.
Döndü.
Durdu.
Durduruşunu izledim.
Yüzünü dakikalar içinde özleyişimi izledi.
"Neden? 
Neden yok olan tek şey zaman değil?"
 
Kararındaki güveni yüreğinden eline
Elinden ta göynümün kuşlarına salışını izledim.

İçimden;
" Neden?
Neden raks edemezse geceleri martılar,
İşte ben o yüzden sadece izledim."

31 Ocak 2017 Salı

Tek.


Koca bir hiçlik birikti geride.
Yaşadığımdan geçmişin içinde.
Keşkelerim olsaydı keşke
Tek keşkem bu benden geriye.
Kemirgenler gibi bitiyorum benliğimi
Durmadan öldürüyorum anıları
Tek tek.
Yeminimden dönmeye yok niyetim
Şimdi sormanın sırası değil hatrımı halimi.

Kan ter içinde rüyalardan uyanıyorum.
Gecelerce.
Öylesine alışmışım ki hiçliğe
İçim dışımla birleşmiş aynalar içinde
Bir rüyanın içinde boğulup duruyorum.
Oysa bomboş bir kitaptan bile anlayacağınız satırlar vardır.
Bense her gece boğulduğumla kalıyorum.
Korkularım neyse onlar duruyor önümde.
Dedim neyse geçer bunlar sen geçirebildiysen böyle.
Olur olmaz yaşıyorum işte günler geçiyor.
Geçtikçe içimdeki kum saati ruhumu emiyor.
Melankolik eşyalarımı camlardan atıyorum
Yine de gitmiyor o matiz havalar.
Uykudan evvel annemin kolyesini takıyorum.
Yine de bırakmıyor delirdiğim yalnızlık düşleri.


bölündüm işte
tek
tek.