Blogger Tips and TricksLatest Tips For BloggersBlogger Tricks

28 Aralık 2016 Çarşamba

Basit.

İçini kurcalayanların seni uyutmadığı gecelerde
Takılı kalırsın bitmemiş bir şiire
Ya da gereksiz bir sokak lambasına
Oysa günün güneşin ardına gizlenmiş gölgeler,
Gecenin karamsar ruhlarından farksızdır.
Sevgisizlikten kör olmuş kalplerden farksızdır gece
Oysa günün her anında seninledir sevgisizlik
Kenetlenmeye öylesine hasret kalmış
Öylesine muhtaç.

Sahi,
Şimdilerde sevda için neler yapabilir insanoğlu?


Korkak adımlarla güç bela sürüklenenlerin
Kaçar adımlarını duyar gibiyim
Göynümde bir sevda barınmayalı öldürdüğüm heveslerimi
Sindirir gibiyim
İşte ben şimdilerde
Bitmemiş şiir gibiyim
Başı belirsiz,
Sonu Allah'a emanet.
Sahi,
Ben kim miyim?
Uykusuz gecelerin ardında bıraktığı o yalnızlık
Sabah uyandığında ağzında tadı kalan
Sahi şimdilerde,
Bir ölüyü diriltmek cesaretine kimler sahip?
İşte şimdi ölüyorum.

Umudum kadar yaşıyordum.
Şimdi de umudum kadar ölüyorum
Sahi,
Ben kim miyim?
Sokakta gördüğün sıradan bir kadın.
Oysa bütün kadınlar sıradan değil mi sizlere göre?
Yani artık.

Basitleşti sevgiler
Derdim bunu dillendirmek.
Basit olmayan tek şey,
Kapısının önüne çiçekler bırakacak kadar sevmek.
Camın önüne çıkmasını beklemeden
Basitleşmeyen tek şey,
Yaşamak değil, onunla dans etmek isteği.
Kimler izliyor umursamadan.
Basitleşmeyen tek şey,
Doyulmayan bakışlar
Ben şimdilerde doyulmayan bakışlara muhtacım.
Kapısının önüne çiçekler bırakmaya
Ya da kapımın önünde ansızın çiçekler bulmaya
Ya da onun gibi bir şey,
Farksız bir diğerinden.
Ben şimdilerde dans etmeye muhtacım.
Lakin,
Bunları söylerken aldığım heyecanlı nefesler,
Gerçeklere çarpışıp tıkanıyor.
Bazı gerçekler var işte.
Hissetmekten öte
Çok çok öte.
Yani hissetsen de olmayacak gerçekler.
Zamanı tutamıyor ya insan
Çekip geriye atamıyor.
Gerçekler de öyle işte
Bazı gerçekler vardır,
Uyku da bile unutulmuyor.

Sahi,
Ben kim miyim?
Boydan boya aynalı bir kapanda,
Gerçeklerle boğuşan bir berduş.
Neresinden bakarsanız bakın değişmeyen.

5 Aralık 2016 Pazartesi

Yazı Tura


Un ufak etmişsiniz özümü
Gün doğumunda asmışsınız umutlarımı
Öyleyse bu doğan güneş kime batacak?
Bilemiyorsunuz.
Haydutların kirli paslaşmaları gibi
Yazı tura atıyorsunuz bir ölümlüye
Safi gururdan değil bu latifeler
Kimin ne olacağı belirsiz bu dökük harabede
Boşuna tüketiyorsunuz sevdaları
Kimini  masal okurken katlediyorsunuz
Kimini bir üçüncü sayfa haberinde
Oysa suç
İnsandı.
Bin bir şekilde öldürebilirsiniz bir insanı
Göynümüzün yollarına zikzaklar çizerek
Ya da giderek.
Kalmaya her an hazır kalplerden.
Sahi, ne zaman bitecek bu gün doğumları?
Bilemiyorsunuz.

Siz,
Kötülerin arasında kötüleşenler
Saf sevgiyi su gibi
Kirli dürtüleri yenileyip tüketenler
Sarf ettiğimiz yolları başa saranlar
Ve çehremizdeki neşeyle beslenenler
Bilemiyorsunuz.
İntikamı hangi gün doğumunda sakladığımızı.

2 Kasım 2016 Çarşamba

19




Son kez tutundum bileklerine,
Acının.
Hissetmek istiyorum dedim
Bunu söylerken hep ağlardım
Ağlamadım. 
Ağlamak istiyorum dedim.
Siz hiç ağlayan bir papatya gördünüz mü?
Rüzgarda savrulan ama kaçamayan.
Siz hiç  ağlamak istiyorum diyen bir palyaçoya rastladınız mı?
Sorumluluklar ve yükümlülükler altında öylece.

Oralardan geldiler buralardan geldiler
Soluklanamadan çekip gittiler
Nefes sesleri acı tatlı bir seyir olmuş 
Bir şey vardı
Bir tutarsızlık akıp giden
Durmadan gelip giden kervanlar.
İzledim öylece
Sanki hepsini bir evlat gibi
Üzüldüm ki öyle bir şey varsa
Tutun bana umut
Tutun bana sevda
Battığım yerden ancak bir mucize çıkarır beni
Yüzeyselleşmiş kirlenmiş bütün aşklar dibimde birikmiş
Bir diyalog halinde şizofren
Yine bir gürültü sarmış köklerimi
Durmadan şiir okuyolarlar
Durmadan anlatıyorlar koca bir boşluğu
Son kez tutundum bileklerine,
Sessizliğin.

Kendime yalan söylemeyi nasıl da benimsemişim
Geçmişten kopup gelen martılar uyandırdı beni
Bana ne olduğunu sordular ellerime konup
İyi değilim dedim.
Oysa tek iyi benmişim
Bir tek size iyiyim diyemedim.
Ellerimden uçup gidene kadar 
Onlara da yalanlar söyledim.
Son kez tutundum bileklerine 
Yalanlarımın.

Şimdilerde ne yaşamayı önemserim ne de  ölmek dürtüsünü.
Son kez tutundum bileklerine,
Özlemle.





18 Eylül 2016 Pazar

Bu kadar gerçek öldürür beni.


safi karanlıktan geldi göynümüzün kuşları
uyandılar, uçtular sonra yeniden
biz eksilmedik onların uçuşundan
onlar bizden eksildi biraz
kimi üzdüysek ondan eksildik
kimi sevdiysek işte onlar eksildi
sen şimdi bu basit denklemin zamirisin
sen çoğu yabancı gibi
ya da aylaklardan biri
sen kimsen işte duyabiliyorum seni
beni eksiltemezsin sen kimsen
sen de kimsen halbuki


sadece ben mi biliyorum bütün bunları
bu kadar gerçek öldürür beni
silemediklerim kaldı aklımda
kovaladım bir iki gitmedi
belli ki benimsemiş yerini
çocuğum belledim büyüttüm
kabullenir gibi bir yüreği
oysa kuşlar karanlıklardan gelirdi
senden haber istedim sen de kimsen
istedim işte göynüm de karanlıktan geçer aydınlığa
karanlık gelecekse senden gelsin sen de kimsen
yolculuklar yaptım bir umuttan bir umuda
şimdi çöz bu karanlıkta düğümü çözebilirsen


şimdilerde derdimi anlatmam pek kimselere
konuşsa konuşsa göz altlarım konuşur
ya da sönmüş ferim
alıp başını giden aklım konuşur belki
konuşmasalar da değişmez netice
yankılar içinde dağılan hakikat faydasız
öylesine dinlersin işte sen de kimsen
sahi
kimsin sen
kimlerdensin,
hayır
merak etmiyorum bunu.
sen nasıl gideceksin
evet
bunu merak ediyorum işte.
sen de kimsen..


2 Eylül 2016 Cuma

Eller.


Olmak istediğim yerdeyim
Öyle olması gerekiyor çünkü.
Çünkü her yol buraya çıkıyor.
İnsan hiç istemediği yere döner mi?
Bilmem.
Ben bilmem hiç bir şeyi.
Kuş uçusunu, konmayı bilmem.

Kayıp zamanın keyifli dinginliği
Yüklemsiz dizelerden daha düzensiz.
Benim aklım bu şiirdir.
Bu şiir gizlim saklım.
İkimizin bildiği sır olur mu şimdi?
Bilmem.
Ben bilmem hiç bir şeyi.
Plak tıngırtısını, sağırlığı bilmem.

Oysa olan biten hayli korkuttu bizi.
Sarhoş adamlar korosu sokaklarda.
İnsanların yapamadıkları, yaptıklarından çok konuşuluyor.
Yani biz yapamadıklarımızdan ibaret isek,
Bu dünya bu korkaklığı nasıl kaldırır?
Halbuki en cesurumuz olan toprak,
Yapamadıklarımızdan bu kadar kara.
Yüzümdeki çiziklere kaç mezar sığar?
Bilmem.
Ben bilmem işte hiç bir şeyi.
Nehrin akışını, salınıp gitmeyi bilmem.

Her şeyi ölçüp tarttığımdan bu damağımda kalan acı.
Geride kalanların öylece bıraktığı.
Ve küçük çelimsiz bir kız çocuğu gibi
Sözünden çıkmıyorum duvarlarımın.
Öylesine izlerim akıp giden zamanı.
Yanıldığım durakları kitap yapıp okurum.
Bakıyorum da ne varsa yakıp yıkmışım.
Şehirler yüreksiz kalmış, nefessiz.
İçimde umutlar doğup ölüyor gün aşırı.
Bana da bu nasırlı yaşlanmış eller kalmış.
Oysa ölmeden önce bakacağımız son şey ellerimiz değil mi?
Bilmem.
Dedim işte ben bilmem hiç bir şeyi.
Kaybolup gitmeyi , ölmeyi bilmem.

Ama çok iyi bilirim ben,
Ne yapıp edip bir başıma kalmayı.

03:51
03.09.2016




22 Ağustos 2016 Pazartesi

içimdebirileri


titreyen ellerim ve yazdıklarımı karalamam boyuna
bir anda nükseden bir boşluk ve düşen düşünceler
kimselerin anlayamadığı kötü bir şaka gibi
göynüm bir uçtan bir uca çelimsiz
içimde bir şeylerin doğup ölmesi günaşırı
isimsiz bir sürü sevdam oldu zulamda
biri güne diğeri güneşe diğeri her neyse.
kuralsızlığım mıdır bu beni yaşatan
yoksa vurdumduymazlığım mıdır bütün gerçeklere


insan ölmeden önce ölmeli en azından bir defa
öldürmeli kendini bir toplu iğneyle
oysa kime dokunsa acıtır ölüm
ardından doğurur senin bütün çocuklarını
şimdi ben çok çocuklu bir hanedeyim
kaç kere öldüm ben 
bu kaçıncı uyanış?

birileri yaşıyor içimde
her gün birileri ölüyor aşikar
aynalar mı
aynaları sormayın bana
şiirin gücü gibi aynalar
korkutur her bir hücremi
nereden bakarsan orayı görürsün çehrende
lakin bu benim bile anlayamadığım bir cesaret içimde
aynalara ve şiire olan korkum ve sevdamdan mıdır
içimde her gün yaşamayı zorlaştıran birileri var 
evet
evet
içimde her gün intihar ediyor birileri
kimileri de kurban ediliyorlar
çoktan tükenmiş olan benliğim adına.


yani lafın özü mü demeli
yoksa son sözler mi bilemedim
bırakın öleyim tamamen
bırakın da bir toplu iğneyle akıtayım bütün kanımı
birileri ölsün içimde 
böyle doğamam ki yeniden
yaşayamam da bir daha
demem o ki
ya öldürün kalanlarımı
ya da 
beni yalnız bırakın içimdekilerde.

30 Temmuz 2016 Cumartesi

Sonra


Önümden şehirler geçti
Kelimeler aktı cümleler kuramadım
Bir sen vardı içimde boydan boya sevgi
Bir şarkı çalardı ben yazardım
Vapurlar kalkardı
giderdi.
Ben denizsiz kentlerde martı seslerini duyardım.
Bazen de kaybederdim
yazamazdım.
Öylesine kaybederdim ki
ölmezdim.
Sevmek de böyle bir şeydi işte
Yağmurlar yağar
bir damla bile ıslatmaz tenimi
Oysa unutulmuş anlar gibidir acı
Hatırladıkça tuz basan yarana,
Ama asla aynısını yaşayamayacak olduğumuz.
Aşk mı?
bir kuş gibi dolandı göynümde
Senden haberler getirdi
kimi zaman bıçağı sapladığı yeri kurcaladı
Acıttı özlemimden
Kimi zaman
uykusuz anlarımda beklemeyi öğretti
düşünmemeyi
Kimi zaman geldi başucuma
bana şiirler yazdı
Ben bekledim.
usulca
Uyuyabildiğim geceleri bekledim
sesinle
haklı özleminle
Bir meleğin asla ölmeyeceğini öğrendiğim andaki
çocuksu kıskançlığımla
Ölmeyi çok istediğim anları kaldırdım rafa
Öylece beklemeyi öğretti işte
Ne dibe vuracaktım ne de zirvelerde dolanacaktım
Oysa ben beklemeyi unutmuştum.
Zamanın içinde boğuldum ben de
Kendimi bulmak adına.
Şimdilerde satırları ayıramadığım gibi
Ayıramıyorum artık silüetimizi
Gölgelerde beraberiz.
Gecelerde.
Doğan güneşin yaktığı asfalt kaldırımlarda
-Sonra,
Sonrası,hiç.-

29 Mayıs 2016 Pazar

Kursağımdakiler.



Bazen salt güneşe adarım günümü
Bazen de çilingir sofralarının demine
Öyle şahane dertlerim de yoktur üstelik
Bir mazi yarası kalmadı gayri yüreğimde
Bir şarkıda kaybolup gitmiyorum
Bir kokuda...


İnsan hissizliği, elini eteğini çekmiş yaşamdan
Boş defterler öylesine boş kalmış
Oysa yaprakları aşınmış defterlerimin,
Yok etmeyi beceremediklerim.
İnsan yok etmeye endeksli yaşamaz mıydı halbuki
Belki de yaksam yıksam geçmişin bütün kirini
Bir ölüm yaşasam yaşamın içinde
Geceleri kaleme kağıda dokunmasam hiç
Çayımı şekersiz içmeye başlasam
Ya da hissetmek için çırpınıp yakmasam yüreğimi
Zaten olacak olan her hadiseyi oluruna bıraksam
Akan seyirde bir dem olsam
Ya da..


Aynaya bakmadığım anları anımsar oldum
Günlerce belki de haftalarca
Öyle ki çehremi göremeyecek kadar ufalmışım gözler önünde
Her geride bıraktığım durakta
Bir iki soluk bırakmışım
Sakin geçen her günbatımına gülümserken
Kendimi kargaşanın seyrine bırakmışım
Sahi, şimdilerde öylesine sessiz ki ahvalim
Yeniden soluklanabiliyorum hissetmek adına
Bir duraktayım.
Hiç bekleyeni olmayan,
Vakitsiz otobüsler geçen önünden
Ya da vaktin kaç olduğunu bilmediğimden
Geç mi kaldım yoksa erken mi daha
Yoksa tam da,
Bu vakitler mi...

18 Nisan 2016 Pazartesi

Sessiz.

Gecelerim gündüzlere güneşlere mahcup
Boş bir sahnedeyim şimdi
Dilerim ki anlatayım derdimi
Biraz olsun eksilteyim içimdeki sessizliği
Makul bir günün makul bir saatinde
Vicdanım rahat kapatayım gözlerimi.

Hiç bir çığlık böylesine titretmedi benliğimi
Hiç bir gece bir şiir etmedi
Oysa gülüşlerim vardı
Her gün kendimi inandırdığım
Bir neden buluyordum mutlu olmaya
Ve şaşılacak şey ki başarıyordum bunu
Şimdilerde
Sessiz bir yok oluştayım
Dilerdim size anlatmayı
Sesle, yürekle her şeyimi
Evet belki de her şeyimi ortaya koyarak
Lakin öyle bir sessizliğe düşüyorum ki geceleri
İşte o zaman belki de bir şiir yazılıyor
Şimdiki gibi.

Boş bir sahnedeyim şimdi
Günlerce belki haftalarca çıkmadığım
Yankılarla tatlı bir muhabbetteyiz
Beni dinliyormuşsunuz gibi anlatıyorum
Ardından kapanıyor ışıklar,
Sahne değişiyor.
Sessiz hissiz bir kayıp gibi,
Gözlerden kayboluyorum.

1 Nisan 2016 Cuma

Müdavim.

Mutlu günler bi' elveda demeden gittiler
Trenler peronlarında bekledi
Kimse mutluluk için bir yerden bir yere gitmedi
Evlerin perdeleri çekildi
Sokaklarda yakılmayı unutulan lambalardan
Geceleri ışıksız dolaştım sokaklarda
Bugün de dün gibi
Denizi olmayan kentlerde yaşlanmaya adadım kendimi
Belki bir an mutluluğa cesaret etmiştim
Belki de inandım rüyalardaki gibi
Ama kaybettiklerimi sayamadım sonrasında
Kim bilir belki böyleydi doğrusu
Ben ışıksız gecelerin
Siyah ve kapalı perdeli evlerin müdavimiydim.


Şimdi ne olacak demeyeli kaç yıl oldu?
Oysa ki hislerim öle dirile paramparça olmuştu 
Öyle eksilmişim ki git gide
Şiirleri susturdum.
Okumadım.
Yazmadım.
Küstüm kağıda, kaleme
Yine başbaşayız yıpranmış defterimle
O bana bakıyor ben ağlıyorum.
Oysa kafiye sevmezdim.
İçine beyaz bir kağıt sıkıştırana dek
Görmedi defterim böylesini.
Gözlerinin içine baka baka 
Her şeyini kabul ederken
Her şey küçük bi elvedaya sığıverdi
Haketmemiştim böylesini
Yine haketmemiştim
Zaten doğru insanlar bulamıyor hakettiklerini.
Zaten bizim gibi insanların sonu aynı.
Sahte mutluluklar, geçici bi kaç mutluluk şiiri
Sonrasında bunlar da bütün mutluluklar gibi geçip gitti.


Belki yaşıyorum şu an lakin tükendi takatim,
Hikayem bitmedi ama bitti mürekkebim.

26 Mart 2016 Cumartesi

Silüetler.

Bu fotoğraftaki üç silüet benim içimde bişeyler uyandırdı. Dakikalarca bu fotoğrafa baktım, belki saatlerce. Geceydi. Bilirsiniz gece oldu mu zaman önemsizdir. Güneş gözükene kadar her şey vakitsizdir zaten. En silik olanı hisselerim. Hem önemsiz hem de varla yok arası. Biraz daha belirgin olan da umudum. Umutsuz yaşanmaz, gerçi yaşadığımı varsayamam sadece ölmedim. En karanlık, en net olanı ise kinim. Kendime hiç yakıştıramadığım ama hayatım boyunca her sonda en net gördüğüm silüet benim kinimdir. 
Bitip tükendiğim noktaya yavaş yavaş yaklaşıyorum. Ben yalnızca hakettiğimi istedim, gösterdiğimi bekledim. Olmadı. Hiç bir zaman olmadı. Artık elim kaleme kağıda da uzak. Ne var ne yok içime atmaya başladım. Bütün olumsuzluklardan bunalımlardan kendimi soyutlamaya başladım. Buna bencillik denirse şayet ki ben buna günü kurtarmak diyorum, evet fazlasıyla bencilim. Varlığımı yokluğumda değerli kılacak her şeyimle bencilim ve kinciyim. Çünkü artık başka şekilde koruyamayacağın kendimi. Çünkü tükeniyorum. Belki o da oluverdi şimdiye dek.

15 Mart 2016 Salı

Jusqu'à sa mort


Peronda beklediğim o tren
Ummadığım bi anda çıkan mutluluk piyangosu
Ve yıktığın bütün tabular.
Öylece duruyorlar karşımda
Her şeye meydan okurcasına
Ve bir yemin ediyorum kendime
O an ve daima
Ettiğim bütün yeminlerden daha büyük
Dayandığım bütün acılardan daha derin
Ve devrilen bir heykel kadar savunmasız
Sen beni öylesine severken
Bir umut diyorum benim bağlandığım
Güvensizlik dolu günlere tövbe ederken
Bir sevda diyorum seninle yazdığım
Gözlerinin içine içine bakarken
Oysa büyüyen sevdam değildi sadece
Küçülürken korkularım
Gözbebeklerim de büyürdü
"Bir ben vardır bende benden içeri"
Senin yokluğundan zerre memnun olmayan
"Bir ben vardır ben de benden içeri"
O bahar akşamı son sigarasını yakacak olan.