Blogger Tips and TricksLatest Tips For BloggersBlogger Tricks

22 Mayıs 2022 Pazar

Kum Saati





gün gelir
kurtulamadığın bir kasvet çöker ta içerine
yerleşir kurar yuvasını 
sanki hiç gitmeyecek gibi
eşeler olduğu yeri
dostlar edinir çevrelediği her şeyi
gün gelir
o kasveti de kucaklarsın,
yalnızlıktan.

uzaklaşıyorum.
kendimden,
bu bir yok oluş olmamalı esasen
içim içimi yiyen değil de
içimde benliğimi tüketen,
o kara deliği iki parmağımla kapatıyorum
parmaklarımda gereğinden fazla kaygı 
sırtımda haddinden fazla kuruntu biriktiriyorum.


susturmalıyım
kaygı ve neşeyi birlikte çalamıyosam hayattan
bu sancılı acıyı
gülerek anmaktan da yorulduysam
susmalıyım 
ihtimallerin umutları tükettiği o an.

özel miydim
asla
herkes gibi yaşayıp öleceğim
kum gibi
kah bir çölde kah bir camın içinde
teferruatsız bir yaşamı da sevebilirdim halbuki
safi savrulmak bavulun gittiği yerlere
bezdirir insanın hevesini
nereye gitsem o his çökecek içime
yalnızlık bağlı değil durağın ismine

onu taşırsın her daim bavulunun içinde.













21 Mayıs 2021 Cuma

Nabız


süratle büyüyen bir sorun var içimde
tekli koltuğa fırlatılmış kıyafetler gibi
karma karışık halde
imkanı var mıdır yeniden doğmanın?
ancak böylelikle çözülecek fikrimce
çürümüş gibi, 
içim sanki ölmüş gibi bir gün
bir gün ise sanki yaşamaya hazır bir menekşe açar içimde

Denge.
ne mühim bir kelime.
şayet bir gün yeniden doğarsam,
önce yürümeyi öğreneceğim
koşmadan önce.

kah ağlarsın kah gülersin
salı
hem ağlarsın hem gülersin
ne ağlarsın ne gülersin
cuma
...
...


sordum bir rehbere var mı bir çare diye
sor dedi başka bir rehbere
yaradılış mı bu yoksa seçimlerin bir sonucu mu diye
diyorum ya
süratla büyüyen bir sorun bu,
Denge.


sen
kaybetmemişsen hayatının ritmini
nabzını iyi dinle
çıkar keyfini.
yarınından korktuğun gecelerde
uyuyamamanın verdiği bitkinliğini
epey iyi bilirim.

Denge.
Bul beni 
Bekliyorum seni 
Her gece...




11 Aralık 2020 Cuma

Ahval


 Asırlardır içinde yaşadığım şu deniz

beni yavaş yavaş boğmaya çalışıyor

bir kuş gibi süzüldüğüm şu gökyüzü

sanki bir beton gibi ağırlaşıyor

yuvamın bütün pencereleri

güneşli günü gösteremeyecek kadar kirli

şimdilerde

radyomda çalan bütün şarkılar

hep aynı şeyi konuşuyorlar

kurtuluşum

o denli uzakta ki

şimdilerde

kudretsiz kalan ayaklarım

bir adım bile atamıyor güvenle

safi hüzün de yaşamıyorum üstelik

bir yanım dolup taşarken sevinçle

öbürü ise bir damla suya muhtaç kalıyor

huzursuz saatlerim günden güne çoğalıyorken

hiç olmadığım kadar öfkeliyim kendime

lüzumsuz birkaç duygu biriktirirken

günden güne artıyor nefretim kendime

ben

ben hiç bulunmadığım bu evreni

adım adım kırıyorum sevgilim

yeni kararlar alıyorum ansızın

hani şu hemencecik yapılamayacak eylemlerden

öylesine kolay olduruyorum ki her şeyi içimde

bazen

bazen kendimden ne denli korkuğumu

sana anlatamam

sana içimdeki seni anlatamadığım gibi

seninle beni olduramadığım gibi

hiç olmadığım bu evrende.

27 Mart 2020 Cuma

İçinde Deniz Var

yakalandım.
sakladığım bütün zayıflıklarıma
gösterdiğim bütün soğukkanlılığıma
Bi sigarayı yaktım neredeyse on defa
rüzgarlardan
kurtulamadığım, sevemediğim 
balkonlardan sebep.

Dudaklarından gözlerinden akan bütün ünlemlere
senden gelen bütün hatalara razıyım şimdilerde
köşesini kıvırdığım sayfaların içinde
senden hatırımda kalabilmiş kelimelerle
dolduruyorum odamın duvarlarını
gördüğüm serapların içinde sen olan kısımları
tek tek, ince ince işaretliyorum yüreğime
sızı.
gam.
umut.
ve kaderin tatlı acısını bulduğum derin sularda
bir ses yükseliyor;
"her zorlukta bir kolaylık var."
silüetini bile bulamadığım,
lakin dünyamı acılarımı sevinçlerimi sardığın
sarmaladığın o duru derin sularda
bir ses yükseliyor;
"senin içinde deniz var."
Kimse
hiç kimse daha fazla mutlu edemez beni.
sesiyle
içimde yarattığı özlemiyle
yokluğunun derin boşluğuyla
kimse
kimse böylesine acıtamaz canımı.

yakalandım.
acısını artık hissetmediğim
fakat hala deli gibi duymak istediğim o cümleye;
"sen kocaman bir denizsin, 
bense senin içinde yüzen küçük bir balık."

15 Mart 2019 Cuma

Yol


Yolun sonu belli mi sahi bu seher vakti
Önümden bir nehir gibi akan sis
Nefessiz bırakıyor neşemin ortasında
Güneşli bir günün acısıydı bu,
Baharı güze çeviren.
Seninle geçtiğimiz bütün şehirler
Dönmüş sırtını bizlere
Yanımızdan geçen atlı arabalar
Sığınmış bir fırtınanın içine
Gece, gündüzü örtmüş dinmeyen sancılarıyla
Umudun peşini bırakmayan parmaklarım
Bir bir dökülüyor ellerimden

O an
Kimsenin duymadığı ve senden gelen
Kanıma acıyla karışan
Çaresizlik.
Şimdi size nasıl anlatsam bu çığlığı
Kimsenin duymadığı ve yine senden gelen
Safi tükenişin melodisi.
Siz hiç duydunuz mu bu sessizliği?
Sormanın o çaresiz gereksizliğini.

Kafamın içindeki labirentten çıkamıyorum
Yardım ellerini reddediyor kalbim
Mutluluğun o tarif edilmez huzurunu
İçimdeki o tarifsiz neşeyi
Kırılıp dökülmez duyguları
Bir anda yıkan o depremin hasarlarını
Nasıl düzeltmeli şimdi

Oysa senin sonsuz kıymetini bilirim
Bana gülmenin binbir yolunu öğrettin
Şimdi seni alıp çıkarsam hayatımdan
Nasıl yaşanır bilemem inan ki
Sahi
Ellerin tenime değdiğinden beri
Bilmem ben başka bir çözüm bu acılara
Yolun sonu neresiyse sevgilim
Bu yoğun sisi aşalım ellerimizle
Akıp gitsin kanımızdan bu zehir
Zamanla
Bizim tek çıkış yolumuz olan.


12 Ocak 2019 Cumartesi

Sakince

Kurulu düzensizlikler içinde
kısıtlı cümlelerle geçinip gitmek
kendini yormadan
ya da başka insanları.
çok uyku, az muhabbet.

sakince yaşamak şimdilerde tek uğraşım
dalgaların çarptığı günlerde
hareketsiz kalışlarım,
kudreti bir kum tanesi olanı
gözümde büyütüp kasırgalaştırışım
ki tüm bunları geçin şimdi.
benim küçük mutsuz günlerimi
sarıp sarmaladığın
ve kocaman iyimserlik süzgecinden geçirip
kalan safi mutluluğu gözlerine sıkıştırdığın o anlar
düzene
anlık yargısızlığa
aşka
barışa
sana giden kısacık engebesiz bir yol oluveriyor.

kimse
istediği hayatı yaşamıyor
mutsuzluğu arıyorum içimde bir yerde
suya aşa nasıl ihtiyaç duyuyorsam
acıya da anlamsızca tutsağım.
kimsenin anlayamadığı
ya da kimseye anlatmadığım
suyun akışında boğulduğum
senin bakışında durulduğum
o kısa mutsuzluklarım
yaşadığım aşklar
mutsuzluklar
haksızlıklar
şu adil olmayan küçücük kötü dünya.
safi unutmak istediklerim
duyduğuma bin pişman olduğum gerçekler
derinlerde bir yerde bir yuva kuruyorlar kendilerine
tutsağım onlara
 tutssak olmak istemekle beraber.
doğrulamadığım günlerde senin, onun, bunun acısına tutunup
dinlenmekteyim en dipte.
yaşamak, sade mutlu olma isteği değildir ki değil mi?
bir tek ben mi delirdim yoksa?
siz
hiç delirmediniz mi kısacık bir an?
bilmiyorum.
ne yazıyordum bunun başında?
bilmiyorum.
bilmek de istemem
zaten genelde de bilmem.


öyle anlar oluyor ki
kimsenin bilmediği bir dili konuşup
bir papağanla dertleşmek isteği geliyor
bağıra çağıra
kimseye söyleyemedikleri
hak etmedikleri
hatalarımı ve sendelediğimde
ayağımın acıdığını


sakince düşünmek
sakince yaşamak
sakince nefes almak
sakince diğer nefesi almak
ve süregelen diğer bütün sakince eylemler.
benim bu şiirdeki tek derdim,
tek eksiğim.

15 Ağustos 2018 Çarşamba

hiç hayal ettin mi bir bulutu öldürmeyi?



sisli, tutuk.

görünen bir deniz yok etrafımda

kaçsam yaşasam bir balık gibi

safi karanlık da değil bakınca

belirsiz bütün her şey gibi

üstümdeki kara bulut.


küçükken

en büyük hayranımdı Ay.

tutuktu,

lakin acıya değil, bana.

sisliydi,

lakin işlemezdi içime, 

sadece biraz gizemliydi o kadar.


sen

ağlamak ister miydin bir buluta

ben çok isterdim

sen

hiç hayal ettin mi bir bulutu öldürmeyi?

sancılı olsun isterdim bu bitişi

nedensiz, lüzumsuz bir sancı.

tıpkı onun yaptığı gibi

acıyor.

durduk yere kör oluyorum.

herkes çırılçıplak görüyorken beni.


sanki

bu benliğimin bir kaçışı,

bulutun üstümdeki ahvali

bu tıpkı

solmadan ömür boyu acıtan bir çiçek gibi

hiç geçmeyecek olan

ve tamamen benim büyüttüğüm.

pişmanlığım yok tek bir parçama

lakin onlar düşman bu eksik ruhuma

yüzleştiğim gökyüzü

nefes aldırmıyor akşamlarıma

acıyor

durduk yere sağır oluyorum.



bu sisli, bu tutuk bulut.

ayları aşan bu mutsuzluk.

benim en büyük kızgınlığım.

geçip gitmiyor.

durduk yere nefessiz kalıyorum.