Elleri terlemiş, utançtan kıpkırmızı olmuştu kadın. Güzel
yemyeşil gözlerin yere sabitleyip yürüyordu. Cevap bekleyen adam, o sırada anladı kadının ne kadar inatçı biri
olduğunu. Belli ki o elektrik tam anlamıyla tutmuştu. Kadın şimdilik hislerini
olabildiğince gizli tutmalıydı. Emin olamazdı, tanıyamazdı, en önemlisi de
güvenemezdi. Gayet de soğuk davranıyordu kadın. Sokak sonundaki yol ayrımına birkaç
adım kalmıştı. Adam yeterince sabretmişti zaten,
‘’ Pekâlâ, sorumu yanıtlayıp yanıtlamamak sizin elinizdeydi
ve yanıtlamadınız. Sizden istediğim sadece şu kâğıdı almanız.’’dedi ceketinin
cebinden kâğıdı çıkarırken.
‘’ Bu nedir? ‘ diye çıkıştı kadın.
‘’Sizin için hazırladığım ufak bir kâğıt.’’dedi adam.
‘’ Beni sadece 10 dakika kadar önce gördünüz, ben de
açıkçası bu kağıdı ne ara hazırladığınızı merak ediyorum.’’ Dedi. İçten bir
umut onu dürtüyordu. Belli ki adamın duyguları kadının duygularından önce fire vermişti.
Adam düşündü bir süre. Ya kafasında toparlıyordu ya da gerçekten ne diyeceğini
bilmiyordu. Ama ne söyleyeceğini tahmin edecek kadar tanımıyordu henüz.
‘’ Ben sizin gibi suallere sessizlikle cevap vermeye alışkın
değilim. Ne hissedersem onu söyleyeceğim,
beni sadece 5 dakika dinleyin. İnanın pişman olmayacaksınız.’’ dedi. Kadın,
içinden işte
buldum derken ‘’ Dinleyeceğime değecek sanırım.’’ Deyiverdi. Önce derin bir nefes aldı adam.
‘’ 9 Haziran’da iş stresini atmak için buraya, Muğla
geldiniz. 12 gündür kafeye geliyorsunuz…’’ Bugün
ayın 21’i.21 Haziran. Bir yere mutlaka not etmeliyim diye düşündü kadın.
‘’ Her sabah saat
9-10 suları geliyorsunuz. Erken saatlerde kalkıp Datça’nın güzel havasından
faydalanıp yürüyüş yapıyorsunuz. Yürüyüş temponuzdan dolayı yüzünüz kızarıyor
bu bana çok masumane geliyor. Gününüze asla kahve içmeden başlamıyorsunuz ve
kahvenizi her zaman sütlü içiyorsunuz ve yanında mutlaka bir tatlı alıyorsunuz.
Sonra hiçbir yere sapmadan evinize gidiyorsunuz.’’ dondu kaldı kadın. Tahmin
edebilirdi sevildiğini belki ama bütün bunları nasıl biliyordu? Bu kadar ayrıntıyı
nasıl oluyor da yanlışsız tahmin edebiliyordu? Ya da tutturuyordu diyelim. Soracak
çok şeyi vardı. Merak ettiği birçok şey. Takip edildiği barizdi ama nasıl
öğrenecekti her şeyi nasıl bildiğini? Bu sefere ne merak ediyorsa açıkça belirtecekti.
İçinde dallandırıp budaklandırdıktan sonra hevesi kırılacağına en mantıklısı
soracaktı. ‘’ Bütün bunları beni hiç tanımanıza rağmen nasıl oluyor da
biliyorsunuz?’’ asıl şaşıracağı nokta geliyordu.
‘’ Ben aslında sizi bir nebze de olsa tanıyorum. Aslında ben
sizin komşunuz ve her gün gittiğiniz o kafenin sahibiyim. Her gün sizden önce
kalkarım, yürüyüş yaparım. Sizinle aynı yerlerde yapmam yapamam. O cesareti
kendimde görmüyorum çünkü. Kendime ait yürüyüş yolum var. Çalışanlardan önce
kafeye gider sizin muhtemelen beğendiğiniz kahveleri hazırlarım. Tatlıları
yaparım. Sonrasında sizi bekler, gelince de hep sizi izlerim.’’
Kadının tahmin ettiği şeyleri tek tek doğruladı adam.
Mutluydu kadın, milim milim mutlu oluyordu. Hayatındaki boşluk milim milim
doluyordu. Hiç unutamayacağı sözcükler milim milim kazınıyordu aklına. Şu an
kadar her şey güzeldi fakat,
Korkuyordu kadın;
Her şeyde bir kötülük arardı, ondan kaçardı.
Akıllıydı kadın;
Her güzellikte bir kötülük, her kötülükte bir güzellik
olacağının farkındaydı.
Buna rağmen korkuyordu kadın;
Önyargısı vardı fazlasıyla. Aşktan kör olsa bile bir şeyleri
düşünmek zorunda hissediyordu.
Anı yaşayamazdı. Bu onun için bir lükstü. İleriyi düşünmeden
edemiyordu.
Bu düşünceleri aklını tırmalarken adam kadının elini nazikçe
kendine çekti. Pembe renkli oje sürülmüş tırnakları ince ve uzundu. Avucunu
nazikçe açarak küçük kağıdı elinin içine koydu ve diğer eliyle yavaşça kapadı. Tenlerinin
birbirine değdiği her anı saatlerdir yaşıyor gibiydi kadın. O eli hiç bırakmak
istemedi. Şu anda anı yaşamalıyım işte
diye düşündü. Adam kadının yeşil gözlerine uzunca baktı ve ‘’ Orada
olursanız çok mutlu olacağım, emin olun.’’ dedi ve tekrar kafeye doğru yürüdü...DEVAMI GELECEK..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder