Blogger Tips and TricksLatest Tips For BloggersBlogger Tricks

20 Haziran 2013 Perşembe

Bir yıl önce bugün.



Bizler için tarihler o kadar önemlidir ki birbirimizi bunun için yargılarız. Eminim ki her günün bazılarımız için bir değeri vardır. Bazıları evrenseldir tabi. Sevgililer günüydü, yılbaşıydı, çocuk bayramıydı falan fülün. Ama öyle tarihler vardır benim için o gün fasa fiso, yolda yürürken yanımdan geçen sıradan biri için, günlerdir haftalardır beklediği heyecan dolu bir gün oluverir. İşte böyle bir şeydir tarihler.
    Aslında ben senden fazlasını bilmiyorum. Aslında ben bir doçent de değilim, profesör de değilim, aslında ben işi gücü bitmiş de yaşını başını almış da evde kös kös oturan biri de değilim. Ben bildiğiniz veya bileceğiniz gibi sıradan bir 16’yım. Çok sıradanım mesela. Ama koy beni 70’lere gül gibi yaşarım. Doğam aykırı belki şu zamana. Başa gelen çekildiği için tabi uyumlu olmak tek kurtuluşum.
Tarihlere gelelim. Eğer değerli vaktini bana ayırıp şu yazımı okuyorsan –eğer ‘bu da burada n’aapıyo diyip de girdiysen okumayabilirsin hiç sorun değil canısı- benim için önemli tarihleri de önemsersin belki. Benim için en önemli tarih tabii ki doğduğum tarih, sonuçta arkadaşımsan, ailemsen, ‘Bay Smith’imsen bilirsin ve kutlarsın da. Ama bunun dışında hatırladığım tek tarih 21.06.2012. Neden derseniz verebileceğim net bir cevap yok. Fakat benim için artık önemli olmasa da aklımdan silmeye çalıştığım bir virüs olarak nitelendirebileceğim kişiyi tanıdığım gün. Günün son saatleri. Saat 23.30-00.00 arasıydı sanırım. Neyse. Şimdi diyebilirsin ki madem sen buna virüs diyorsun, neden doğum gününden sonra en önemli tarih diyorsun? Haklısın. Sonuna kadar haklısın. Ama ‘bilmiyorum’. Sanırım ilk defa karnımdaki kelebekler birdenbire kuzguna dönüştü ve ne hissediyorsam onun aklına haber götürdü. Ya da ben şu an biraz saçmaladım. Ama sonuç bu. Sizlerle yazdığım an paylaşamayacağım. Şu an 16 Haziran saat 03.29. Tek dileğim bu yazıyı sizlerle ‘o gün’ paylaşabilmek ama nasip kısmet diyelim. Belki başka bir yazımda size bu hikâyeyi açarım, kim bilir? Esen kalın, üşütmeyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder