Bizler için tarihler o kadar önemlidir ki birbirimizi bunun
için yargılarız. Eminim ki her günün bazılarımız için bir değeri vardır.
Bazıları evrenseldir tabi. Sevgililer günüydü, yılbaşıydı, çocuk bayramıydı
falan fülün. Ama öyle tarihler vardır benim için o gün fasa fiso, yolda
yürürken yanımdan geçen sıradan biri için, günlerdir haftalardır beklediği
heyecan dolu bir gün oluverir. İşte böyle bir şeydir tarihler.
Aslında ben senden
fazlasını bilmiyorum. Aslında ben bir doçent de değilim, profesör de değilim,
aslında ben işi gücü bitmiş de yaşını başını almış da evde kös kös oturan biri
de değilim. Ben bildiğiniz veya bileceğiniz gibi sıradan bir 16’yım. Çok
sıradanım mesela. Ama koy beni 70’lere gül gibi yaşarım. Doğam aykırı belki şu
zamana. Başa gelen çekildiği için tabi uyumlu olmak tek kurtuluşum.
Tarihlere gelelim. Eğer değerli vaktini bana ayırıp şu
yazımı okuyorsan –eğer ‘bu da burada n’aapıyo diyip de girdiysen
okumayabilirsin hiç sorun değil canısı- benim için önemli tarihleri de
önemsersin belki. Benim için en önemli tarih tabii ki doğduğum tarih, sonuçta
arkadaşımsan, ailemsen, ‘Bay Smith’imsen bilirsin ve kutlarsın da. Ama bunun
dışında hatırladığım tek tarih 21.06.2012. Neden derseniz verebileceğim net bir
cevap yok. Fakat benim için artık önemli olmasa da aklımdan silmeye çalıştığım
bir virüs olarak nitelendirebileceğim kişiyi tanıdığım gün. Günün son saatleri.
Saat 23.30-00.00 arasıydı sanırım. Neyse. Şimdi diyebilirsin ki madem sen buna
virüs diyorsun, neden doğum gününden sonra en önemli tarih diyorsun? Haklısın.
Sonuna kadar haklısın. Ama ‘bilmiyorum’. Sanırım ilk defa karnımdaki kelebekler
birdenbire kuzguna dönüştü ve ne hissediyorsam onun aklına haber götürdü. Ya da
ben şu an biraz saçmaladım. Ama sonuç bu. Sizlerle yazdığım an paylaşamayacağım.
Şu an 16 Haziran saat 03.29. Tek dileğim bu yazıyı sizlerle ‘o gün’
paylaşabilmek ama nasip kısmet diyelim. Belki başka bir yazımda size bu hikâyeyi
açarım, kim bilir? Esen kalın, üşütmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder