Blogger Tips and TricksLatest Tips For BloggersBlogger Tricks

4 Kasım 2013 Pazartesi

''Öylesi.''

Hiç belli olmaz. Karşına ne zaman ne çıkacak, neler olacak? Hiç bilemezsin.  İyi veya kötü. Sana bağlı. Öyle ya da böyle, hayatın değişiyor, bakış açıların, kalbindeki insanlar, insanların değerleri, başa çıkabileceğin acıların, belki de acı değiştiriyor her birini. Güçlendikçe baktığın yönler değişiyor, standardın yükseliyor belki de, acı hem iyi hem kötü, senden aldıkları da var sana verdikleri de.
Karşına öylesi çıkar ki, hissedersin, inkar edemezsin, istersin. Kolay olmayacağını bile bile. Öylesi çıkar ki ona özel olmak istersin. Kendini kötü hissettiğinde ilk seni aramasını istersin, herkes bunu ister. Ama bazıları daha fazla. Kaybedeceksin belki,  belki pes edeceksin, ama zamanı var. Oluruna bırakmayıp olduracaksın bazı şeyleri.  Önüne taş koyan 3. Şahıs değil tam karşında duransa, geri çekilme. Daha fazla asıl hatta. Çünkü o taşı kaldırmanı istiyor belli ki. O taş aslında kendisidir. Beni yenebilirsen seninim deme şeklidir. Anlamak gerek her şeyden önce. Onun her şeyini bilmen gerekmiyor. Hissetmen yeter bazen. Kolay başlayan bir aşkın ömrü yoktur. Zor olmalı bazen. Acıyı hissetmeli başlarken.  Hayatımızda kendimizden başka kimseye güvenmemeliyiz de. Öylece yarım kalabiliriz her an her saniye. Bazen yavaş yavaş eksiliriz birbirimizden. Eksilmek istemesek de. Koparız. İşte karşına bazen öylesi çıkar ki, kopmayı göze alamazsın. İstemezsin nedensiz. Ve öylesi çıkar ki doyana kadar bırakamazsın elini. Ve öfke insanı yıpratır, büyütmez yaşlandırır. Acı büyütür, öfke yaşlandırır. Karşına öylesi çıkar ki yakar canını ansızın. Yıpratır seni öfkesiyle. Peki öfkesinin arkasındaki o masumluk ne olacak? Özünü sevmek istersin insanın. Yapayalnız seversin belki.Ama sana bir şeyler katmadan giden insanlar ‘öylesi’ değildir zaten.

 Benim öyle bir huyum vardır, ateşe gözüm kapalı atlarım. Sonucunda canım yanar mı? Yanar. Herkesi kendim gibi bilirim ben. Bu sefer böyle olmayacak umuduyla başlarım.  Ama kaybeden ben olurum. Öyle ki ağlayacağım yine, öyle ki acıyacak her zerrem, belki bitecek öylece, ama bilemezsin. Hiç belli olmaz. Karşına ne zaman ne çıkacak, neler olacak? Hiç bilemezsin.

31 Ekim 2013 Perşembe

Geceleri olduğu kadar dürüst müsün hep kendine?


Bazıları tam uzaktan sevilmelik. Dokunmadan. Sarılmadan. Zarar vermeden. Belki o öyle düşünmezdi. Bilseydi eğer. Ama anlatamazdın ki. Bilemezdin sen. Bildiremedim zamanında. Zordu her şeye rağmen. Yapman gereken boyunu aşmıştı belki. Ağlardım geceleri. En çok geceleri dürüsttüm kendime, en çok o zaman haykırıyorum hatalarımı, pişmanlıklarımı, acılarımı. Bir de sana ağlardım. Üzülürdüm ister istemez.
Elbette güçlüyüm, Elbette karşına geçip saatlerce mutlu olabilirim, elbette. Ama sen hiç bulutların üzerine karanlık çöktüğünde, yalnız kaldığında kahkahalara boğuldun mu? Bir kaç satır karalamasan da olur. Oturup başlı başına düşünmedin mi sana olan biteni? İçinde ol veya olma, sana dokunan bütün düşünceleri, tavırları, sana sorulan bütün hesapları, senin bile cevaplayamacağın soruları hiç kafana takmadın mı?
Keşke kahkahalara boğulsam, o denli dertsiz olsak hepimiz, keşke düşünmesem, kime ne olduğunu umursamasam, keşke kafama takmasam her şeyi fazla ve fazlasıyla.Keşke.Az düşün sen bari. Benim sonum belli. Sen az düşün ki sonunu bilmeden, umursamadan yaşa. Sen az düşün ki benim gibi boğulma kurumuş denizlerde.

28 Ekim 2013 Pazartesi

Güzel İnsan.

Geride bıraktıklarını düşün
Silemediğin insanların binlerce müsveddesi
Anılarının her birinin aklındaki yerleri
Bilmiyormuş gibi yaptığın her doğruyu düşün
Yazık mı oldu, iyi mi oldu?
Sen hata yapabilirsin, insanoğlusun
Hangimiz tam gidecek bu dünyadan
Tarafımızdan binlerce günaha imza atılmış
Mühim olan hatan değil ki insanoğlu
Mühim olan pişmanlığın
Mühim olan hala yapabileceğin doğrular
Bıraktığın sigaran gibi vazgeçtiğin güzel günahların
 Bıraktığın hataların pişmanlıkların




Ben mi çok düşünüyorum yoksa insanlar mı üstünkörü
Belki abartıyorum
Belki saçmalıyorum düşünmekten
Düşünmekten yoruluyorum bazen
Derin bir nefes alıyorum arada
Aklıma gelenleri yazıya döksem
Kalemim biter
Götürüsü çok getirisini göremedim henüz
Keşkelerim çok azdır benim mesela
Bu da nadir keşkelerimden biri olacak.
Ve sen güzel insan
Keşkelerin senin nefesinden, ömründen alacak
İçtiğin çayı bile boğazına dizecek
Ve sen güzel insan
Yaptıklarından pişman ol
Yapamadıkların da pişman ol
Pişman olacağın çok şey var
İstediğini yap
Ama kırma
Ama üzme
Ama ağlatma
Ağlayan adam görmedim ben
Ama bir kadını ağlatma
Sadece o ‘’ bir kadın ‘’
Döktüğü yaşları getirir burnundan
Sadece o’’bir kadın’’

Ağlatır belki  seni de.

18 Ekim 2013 Cuma

Bildiğin gibi.

Merhaba, benim sevip kavuşamayan, veya kavuşan, sevilmeyip umudunu kaybetmeyen, veya kaybeden, yalnızım hovardayım hayat bana güzel diyen, kimi seçeceğine kimi unutamadığını bulamayıp arafta kalan, ya da güvenebileceği hiç kimsesi kalmamış bahtsız okuyucularım;
Ben içlerinden hangisiyim diye düşündün bir an, birine daha yakın hissetsen de kendini, belki her biri sana birini hatırlattı, belki bir kaçı. Şu an olduğun durumdan da ağzın yanmadı henüz, yanacak sayın okur yanacak, ondan da yanacak. Ama bizler her acıdan güç alırız, o yüzden hep iyi tarafından bakın, bundan da sağ salim kurtuldum deyin ve derin bir nefes alın.
Körü hala yakar canını bilirim, ateşi sönse de, eskimiş her sözü aklında bilirim. Gün gelecek sana yaptığı şeyler değil, yaşattığı güzel duygular kalacak aklında sadece. Gün gelecek bir film izleyeceksin, izlediğin film sayesinde yaşadıklarından iyi bir ders çıkardığın için sevineceksin ve sadece öfken kalacak geriye. Zaman zaman seveceksin onu kabul et. Zaman zaman da nefret edeceksin. Zaman zaman özleyeceksin, zaman zaman iyi ki yanımda değil diyeceksin,çünkü bazen güvenmeden seversin,sevgin biter geriye güvensizliğin kalır. Bu dünyada kimseye güvenilmez sevgili okur. Bu dünyada kimse sevilmez gerçek anlamda. Kimse birbirini aynı şekilde sevemez.Hiçbir bir zaman bir çift elmanın  iki yarısı olamaz. Bir parça diğerinden mutlaka fazla olur.
Yaa sevgili okur. Yaşamadığın, tatmadığın bazı hisler var hala. Bazılarını umarım tatmazsın.  Ya da tat ya cidden bak, gün gelecek hissizleşeceksin, bunlar hep yaşanmışlık, hani önceki yazılarımdan birinde “çok yaşanmışlığım yok benim çok düşünmüşlüğüm var” demiştim. Şimdi söylüyorum sayın okur, az biraz var artık yaşanmışlığım, düşünmüşlüğüm ise haddini aştı artık.

Esen kalın, üşütmeyin.

13 Ekim 2013 Pazar

FORGETTABLE

Son zamanlarda  8 Ekim’de paylaştığım ‘’Ütopya.’’  Yazısındaki ilk paragraf bir türlü aklımdan çıkmıyor;
‘’En büyük korkun ne bu kadar yalan söyleyen, insanları yarı yolda bırakan, hala insanları yargılamaktan kendini göremeyen, sevdiklerini aldatan, ikiyüzlü, sahte insanların içinde? Karanlık mı? Örümcekler mi? Ve ya yalnız kalmak mı? ‘’
İnsan karşısına çıkacak şeyleri önceden göremiyor, tahmin edemiyor. Kafandaki şüphelerin önüne geçiyor sevgin aslında. Çünkü kimse istemez acı çekmeyi. Acı çekmeyi beklemeyi. Ben en çok örümceklerden korkardım. Hala korkarım gerçi. Ama en çok korkmamız gereken hayvan türü insanlardır. Ben bunu yaşayarak öğrendim.  Çünkü kendinize bağladığınız her insanı elinizde oynatabilirsiniz. Ben bir yerde bir söz duymuştum. Bu cümle bloğumda alıntı yapacağım ilk cümle olacak. ‘’Aşk, karşınızdakine sizi mahvetme gücünü verip, bu gücü kullanmayacağına dair güvenmektir.’’ Cidden öyle. Biz insanlar birbirimize en kolay bu yönden zarar verebiliriz. Bu gücü kullanmak akıllıca mı olur yoksa aptalca mı olur, bu tamamen sizin becerilerinize kalmış bir şey. Denemeyin derim ben. Birkaç kez sessizce halledersiniz ama emin olun bir gün yine aynı gücü kullanmaya çalıştığınız zaman bunu kendine yakıştıramayıp kabullenmeyecek insanlar çıkacak karşınıza.
Her darbe sana bir şey katmalı. Elbet senden bir şeyler götürecek. Ama acı güçlendiriyor insanı. Hep söylerlerdi de inanmazdım. Eğer güçlenmemişsen ya çektiğin acıyı sessizce kendi içinde büyütüyorsun ya da o acı seni çoktan öldürmüştür.
Sen iyisi mi al kahveni, otur evindeki en rahat koltuğa, üstüne battaniyeni al hazır kışa giriyoruz, yalnızlığın seni aldatma gibi bir lüksü yok çünkü. Nasıl tip insanlardan mesajlar bekliyorduk haberimiz olmadan avare avare? Bırak en iyisi böyle. Yalnızlık iyi şimdilik. İnsanları tekrar tekrar tanımaktan bıkmadın mı? Tekrar tekrar güvenmekten? Kafandaki tabuların bir bir yıkılmasını, yıkılmanı izlemekten? İnsanları tanıdıkça yalnızlığı daha çok seveceksin. Seçim senin.

Esen kalın, Üşütmeyin, Bayram geliyor, Bol bol et yiyin.

8 Ekim 2013 Salı

Ütopya.

En büyük korkun ne bu kadar yalan söyleyen, insanları yarı yolda bırakan, hala insanları yargılamaktan kendini göremeyen, sevdiklerini aldatan, ikiyüzlü, sahte insanların içinde? Karanlık mı? Örümcekler mi? Ve ya yalnız kalmak mı?  Sadece şunu söyleyebilirim ki, etrafımızda bizim yüzümüze gülüp arkamızdan rahatça konuşan o kadarları var ki, bazen biz de o ‘’o kadarlara’’ gireriz, inkar etmeyelim.
İçimden geldiği zamanlar yazarım ben, bu aralar daha bir içimden geliyor sanki, bilmiyorum nedenini. Şöyle başlayayım o zaman;
İnsanların aşık oldukları zaman, beyinlerinin kullanım yüzdesinin yarı yarıya düştüğüne inanırım ben. Ki öyle. Çok zeki bir insan olsaydım bunun bilimsel araştırmasını bile yapabilirdim, ama ben yazıyorum işte. Aşık olmak konsantre bozan bir şey. Dengelerinizi bozan, sizi her zaman sıkıntıya sokan fakat yüzünüzdeki insanların bazen anlam veremediği sırıtmalarınızın size kat kat moral verdiği bir ütopya.  Bu ütopya dediğimiz yer çok değişik bir yer, aklınızın tamamen onda olduğu, hayal kurmaktan kendinizi alamayacağınız bir yer. Bekleriz, herkesi bekleriz, yalnızlık güzel şey, ama elleriniz üşüyecek bir süre sonra, içinizde, geçmişinize veya şu anda bir yerlerde sizi düşünen kişiler var.
Aşka inanmayın, aşksız kalmayın.

Esen kalın, üşütmeyin.

5 Ekim 2013 Cumartesi

Ben gibi, belki sen gibi. Belki de biz gibi.


Hayatım boyunca ne istediğim kısmını ikinci plana attım. Hep ne yapmam gerektiğini düşündüm. Hep ne yapsam insanlar üzülmez, en doğrusu ne, belki bu kadar içe kapanık olmam bu yüzdendi. Yaşamışlığım yok aslında pek. Ama düşünmüşlüklerim var benim. Sen bu yazıları okurken ben belki seni düşünüyor olacağım, belki de düşmanlarımı, veya insanların yaptıklarını. Her ne düşünürsem düşüneyim senden fazla düşüneceğim, çünkü ben böyle bir insanım işte, sen de böyle düşünüyorsun belki. O zaman bu benim yanlış düşündüğüm anlamına gelmez, ya da çok egoist biri olduğum. Zaman her birimizi eskitir. Her birimizi yıpratır. Bizi ayakta tutan şeyler zamanla değişir. Belki sen tutacaksın beni ileride ayakta, bunu bilemeyiz. Belki sadece seninle kurduğum hayallerle mutlu olacağım, ya da elimi hiç bırakmayacağını bilerek.
Bu kadar tesadüfe alışkın değildim son zamanlara kadar.  Bu kadar acıya da. İstiyorum ki önüme taş koyulmasın, istiyorum ki hakkımda düşündüklerinizi mimiklerinize de yansıtın. Ama insanoğlu böyle bir şey, kimi de tam tersini yapıyor, nefret kustuğum insanları bile kıramam ben. İyi bir insan olduğumu düşünmüyorum, neden diye sorarsanız cevabını bilmiyorum ama değilim herhalde, kötü biri değilim ama iyilik meleği de değilim. İnsanları düşünüyorum sadece. Tartışmaktan nefret ediyorum, ne zevk alıyorsunuz ki insanlarla zıtlaşmakla. Ben umursamayarak nefret kusuyorum, illa yakasına yapışmam gerekmiyor bence. Belki sen kavga dövüşü çok seviyorsun, belki de benim gibisin.

Hayat istediklerimizi elimize direkt verseydi, biz hep elimize isterdik. Bir bebek gibi doğar, yaşar, ölürdük. Hayat zor ve mantıksızdır, bizler gibi, çünkü bizler aynı anda aynı şeyleri istiyoruz, paylaşmak istemeyeceğimiz şeyleri. Hayat köşeye sıkışıyor, ve topu bize atıyor. Ve ne istediğini hep ikinci plana atan kaybediyor. Ben gibi, belki  sen gibi, belki de biz gibi.