Hayatınızda şüphesiz en mutlu olduğunuz zaman uyandıktan
sonraki birkaç saniyedir. Aklınıza hiçbir şeyin gelmediği birkaç saniye. Belki
bir ayrılık sonrası sabahıdır, belki özlemin getirdiği çaresizlikle pişman
olacağımız şeyleri yaptığımız günlerdendir, belki sevdiklerimizle hiç
istemediğiniz bir kavga etmişizdir, hiç fark etmez. Kafamızı yastıktan
kaldırdıktan sonra salak gibi sırıttığımız o saniyelere ihtiyacımız var, her ne
kadar sonradan içimize bir şeylerin oturduğu gerçek olsa da. Kendimizi
kandırmaya da ihtiyacımız var. O saniyelerden sonra başımızı şiddetle yatağa
gömeriz bazen. Bazen uykudan bazen dertlerimize olan nefretimizden.
Birçok dert nefretten doğar. Dertler de bize güç katar.
Nefret olmazsa içimizde bir nebze bile, o dertler içimizde büyür, çare bizim
kölemiz değil biz çarenin kölesi oluruz. Bunu yanlış anlayan bazıları var
içimizde. Her dertten nefret edip onu görmemezlikten gelen insanlar,
insanlarımız. Keşke bir nefes alıp dışarıdan kendilerine baksalar. Keşke her
şeyi de akışına bırakmasalar. Hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi yapan insanlar,
insanlarımız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder